YÖK: 35’inci yılda daha da güçlü

0

YÖK: 35’inci yılda daha da güçlü. 6 Kasım Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) kuruluşunun yıldönümü. 12 Eylül askeri darbesinin ardından kurulan YÖK, kurulduğu günden bu yana en fazla tartışılan ve protesto edilen kurum oldu.  Her iktidar YÖK’ü kaldıracağını ve bağımsız hale getireceğini söylüyor olsa da tersine YÖK, hep en güçlü kurum olarak kalıyor.

Bu yıl ise YÖK, OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile atılan ve açığa alınan akademisyenler ve rektörlük seçimleri başta olmak üzere tüm tartışmaların merkezinde. Eğitimciler 12 Eylül darbesiyle kurulan bu kurumun giderek daha baskıcı ve tek merkezci bir yapıya dönüştüğü görüşünde.

Eğitim Sen YÖK’ün kuruluşu nedeniyle yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi:

  • Darbe girişiminin hemen ardından, on binlerce kamu emekçisiyle birlikte üniversitelerden de 5 bin 342 kişi görevden uzaklaştırıldı.
  • Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Türkiye’deki üniversitelerde görev yapan 1577 Fakülte Dekanının, yani tüm dekanların istifasını istedi. Üniversitelerin kurumsal özerkliği, 35 yıl sonra bir kez daha yok sayıldı.
  • 667 sayılı KHK ile hükümet, YÖK’e ve üniversite yönetimlerine soruşturma yapmaksızın işten atma yetkisi verdi.
  • 667 sayılı KHK ile 15 vakıf üniversitesi kapatıldı, bu üniversitelerde çalışan binlerce kişi bir gecede işsiz bırakıldı.
  • 1 Eylül 2016 tarihli 672 sayılı KHK ile 2 bin 346 akademisyen, haklarında hiçbir hukuki ve somut delil gösterilmeksizin ihraç edildi.
  • 674 sayılı KHK ile 13 bin 179 ÖYP’li araştırma görevlisi, bir gecede iş güvencesi ellerinden alınarak kadroları, güvencesizliğin cisimleşmiş hali olan 50/d statüsüne dönüştürüldü. Bu kişilerin bir kısmı hızla işten atıldı.
  • 18 Ekim 2016 tarihinde 2016-2017 akademik yıl açılışı Saray’da yapılarak, rektörler cübbelerine iktidar iliği açtı, üniversitelerin kurumsal özerkliği ayaklar altına alındı.
  • 29 Ekim 2016 tarihinde yayınlanan 675 sayılı KHK ile 1267 akademisyen yine haklarında hiçbir hukuki ve somut delil gösterilmeksizin ihraç edildi.
  • 676 sayılı KHK ile antidemokratik olduğu için eleştirilen rektörlük seçimleri demokratikleştirilmek yerine tamamen ortadan kaldırıldı. Böylelikle rektörler ve üniversitelerin tüm birimleri doğrudan saraya bağlandı.

Bu tablo içerisinde;

  • 667 sayılı KHK ile rektörlüklere verilen işten atma yetkisiyle iki üyemiz hukuksuzca işten atıldı.
  • 1 Eylül 2016 tarihli 672 sayılı KHK ile 38 akademisyen üyemiz haklarında hiçbir hukuki ve somut delil gösterilmeksizin ihraç edildi.
  • 29 Ekim 2016 tarihli 675 sayılı KHK ile 26 akademisyen üyemiz haklarında hiçbir hukuki ve somut delil gösterilmeksizin ihraç edildi.
  • “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriyi imzaladıkları gerekçesiyle 32 akademisyen üyemiz görevden uzaklaştırıldı, yirmiden fazla akademisyen üyemiz ise sözleşmeleri yenilenmeyerek işten atıldı.

Ayrıca üniversitelerde çalışma koşulları da darbe sonrası anti demokratik düzenleme ve uygulamalardan payını fazlasıyla aldı.

  • Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavına ilave olarak getirilen mülakat sistemi ile idarenin makbul görmediği, hükümete biat etmeyen kişilerin görevde yükselmesinin önü kesildi.
  • 2547 sayılı yasada rektörlere “geçici görevlendirme” yetkisi veren ve şimdiye kadar sürgün amaçlı uygulanan 13/b4 maddesi hükümleri akademisyenleri de kapsayacak şekilde genişletildi.

REKTÖRLER AYNI ZAMANDA DEKAN OLDULAR

OHAL ile rektörler, ellerinde bulundurdukları aşırı yetkilerin yanı sıra, pek çok fakülteye vekil dekanlık yapmaya başladı. Bugün üniversiteler, YÖK’ün bir talimatıyla istifa eden dekanların, valilik ve emniyet birimlerinin talimatlarını emir telakki ederek ihraç listeleri hazırlayan rektörlerin ve muhbirlik yaparak ikbal peşinde koşanların cirit attığı kurumlar haline getirilmiştir. Böylelikle liyakat ve akademik yeterliliğin yerini, yozlaşmış ilişkiler ve itaat kültürünün aldığı, artık adına üniversite denilemeyecek kurumlar inşa edilmeye çalışılmaktadır.

Hükümetin “Yeni Türkiye” vizyonuna uygun biçimde, araştırma konuları ve ders içerikleri   “uygunluk denetimine” tabii tutularak özgür ve eleştirel düşünce sınırlanmakta, kimi fakültelerde kadın ve erkek öğrenciler için ayrı derslik ve kantin uygulamasına gidilerek karma eğitim kaldırılmakta, muhalif öğrenciler üniversitelerden atılarak eğitim hakkı ellerinden alınmaktadır.

YENİ YÖK TASLAĞINDA NELER VAR?

Bu arada hazırlanan YÖK taslağıyla ilgili geçtiğimiz günlerde açıklama yapan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç  “yeni YÖK” yapılanmasıyla ilgili şu açıklamaları yapmıştı:

YÖK’ün yetkilerini devredeceği bir yapılanma üzerinde çalışıyoruz. Bu yapılanmaya göre Yeni YÖK üç ayaktan oluşacak. En tepede Yükseköğretim Planlama ve Yönlendirme Kurulu onun altında Yükseköğretim Kurulu ile Yükseköğretim Kalite Kurulu olacak. 

YÜKSEKÖĞRETİM PLANLAMA VE YÖNLENDİRME KURULU 
Yükseköğretim Planlama ve Yönlendirme Kurulu Başbakan başkanlığında başta Sağlık, Milli Eğitim ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji, Kalkınma, Maliye bakanlıklarından oluşacak. Kurul, ulusal strateji ve hedefleri dikkate alarak istihdam odaklı alanlar ve politikalar belirleyecek. Orta ve uzun vadeli planlar yapacak. Makro hedeflerindeki planlamayı bu kurul yapacak ve yükseköğretim strateji planlarını onaylayacak.  Bu kurul Yükseköğretim Kurulu’nun ve Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun yıllık faaliyetlerini belirlenen stratejik hedefler ve eylem planları kapsamında incelemek, değerlendirmek ve Yükseköğretim Kurul’una ve Yükseköğretim Kalite Kurul’una görüş ve öneriler sunacak. 

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU (YÖK) NE YAPACAK?
YÖK de yükseköğretim sistemindeki eğitim politikasını planlayacak. Üniversiteye giriş sistemini belirleme yetkisi de YÖK’te olacak. Yükseköğretim Planlama ve Yönlendirme Kurulu tarafından ilkeleri belirlenen stratejik plan dahilinde yükseköğretim sistemini planlamak; ayrıca eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile idarî hizmetler süreçlerini düzenlemek, değerlendirmek ve denetlemek YÖK’ün görevi olacak. 

YÜKSEKÖĞRETİM KALİTE KURULU NE YAPACAK? 
Bu kurul tamamen bağımsız çalışacak. İş dünyasından akademisyenlere ve öğrencilere kadar batı örneklerindeki gibi bir kurul olacak. Şu anda zaten kalite kurulu hükümet programında yer alıyor. Kurul yükseköğretim kurumlarının eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile idarî hizmetlerinin iç ve dış kalite güvencesi, akreditasyon ve bağımsız dış değerlendirme kurumlarının yetkilendirilmesi süreçlerini düzenlenmek, yürütmek ve yıl sonunda değerlendirme raporlarını Yükseköğretim Kurulu’na ve YükseköğretimPlanlama ve Yönlendirme Kurulu’na sunmakla yükümlü olacak. 

ASKERİ DARBENİN ESERİ YÖK’ÜN TARİHİ

1981’de çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile tüm yükseköğretim kurumları Yükseköğretim Kurulu (YÖK) çatısı altında toplandı. Akademiler üniversitelere, eğitim enstitüleri eğitim fakültelerine dönüştürüldü, konservatuvarlar ile meslek yüksekokulları üniversitelere bağlandı. Böylece, 2547 sayılı kanun hükümleri ve Anayasa’nın 130. ve 131. maddeleriyle kamu tüzel kişiliğine sahip bir kuruluş olan Yükseköğretim Kurulu, tüm yükseköğretimden sorumlu tek kuruluş haline gelmiştir. YÖK kurulduğunda 27 üniversite vardı. 1984’te ise Bilkent Üniversitesi ile birlikte Türkiye’de vakıf üniversiteleri kurulmaya başladı.

YÖK BAŞKANLARI LİSTESİ

Prof. Dr. İhsan Doğramacı: 12 Eylül askeri darbesinin ardından yeni bir yükseköğretim sistemini düzenleyecek yasanın hazırlanması için ABD’den Türkiye’ye davet edildi. 1981 yılında kurulan YÖK’ün ilk başkanı. 1981-1992 yılları arasında YÖK Başkanlığı yaptı.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam: 15 Temmuz 1992-3 Kasım 1995

Prof. Dr. Kemal Gürüz: 6 Aralık 1995-2 Aralık 2003

Prof. Dr. Erdoğan Teziç: 9 Aralık 2003-9 Aralık 2007

Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan: 11 Aralık 2007-11 Aralık 2011

Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya: 12 Aralık 2011-6 Kasım 2014

Prof. Dr. Yekta Saraç: 11 Kasım 2014-

 

Paylaş

Yorumlar kapatıldı

  • palembang4d
  • palembang4d
  • palembang4d
  • palembang4d
  • palembang4d
  • palembang4d